HARBİ STRATEJİ – AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü Analizi
"#Türkiye'nin küresel varlığının haritası açıklanıyor Büyüyen etkisinin anahtarı mı? Çeşitli diplomatik araç kutusu ve hedefe yönelik iletişim."
(DEVAM EDECEK...)
Avrupa Birliği (AB) Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü, Türkiye’nin küresel etkisini arttığını belirterek 56 sayfalık bir inceleme yayınladı. Araştırmanın Batı Balkanlar ile ilgili bölümü Bojana Zoric imzası taşıyor. Bu bölümde ‘Balkanlar ve Türkiye’ detaylarını bulacaksınız...
AB Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü Batı Balkanlar Yardımcı Analisti Zoric, Ankara’nın ikili ilişkilerde hassas bir dengeleme eylemi gerçekleştirdiğini belirtirken, “Bu denklem etkili olmakla birlikte güvenlik açığına da sebep olabilir. Eyaletten eyalete ilişkiler belirli liderlere aşırı derecede bağımlı hale gelebilir ve bu nedenle potansiyel olarak kısa ömürlü olabilir. İkili ilişkilere odaklanmasına rağmen, Türkiye'nin NATO üyeliği bölgesel güvenlik ve istikrarın temel taşı olmaya devam ediyor. Hem AB hem de NATO'nun stratejik öncelikleriyle uyumlu daha fazla askeri işbirliğine kapı açıyor. Birlikte çalışarak, AB ve Türkiye daha güvenli ve müreffeh bir bölge yaratmak için güçlerini kullanabilirler” yorumunu yapıyor.
“Batı Balkanlar’da Türkiye: Kartlarını Masaya Yatırmak”
Yazının girişi, “Bugünlerde uluslararası çevrelerde Türkiye'nin Batı Balkanlar'a dönüşüyle ilgili çok konuşuluyor. Ancak gerçekte Türkiye, dünyanın bu bölgesinde hiçbir zaman tam anlamıyla yok olmamıştır: coğrafi, tarihsel ve kültürel olarak Balkanlar'da merkezi bir konuma sahiptir. Tarih, din ve kültürün ortak deneyimlerine dayanan bu ortak geçmiş, Türkiye'nin bölgedeki nüfuzu için kilit bir temel oluşturmaktadır” vurgusuyla başlıyor.
1990’lı yıllarda bölgedeki savaşlar dolayısıyla Ankara’nın bu bağlarını aktif olarak güçlendirme fırsatı yakaladığını belirten yazar, Türkiye’nin Batı Balkanlar’da önemli ortaklıkları olduğunu vurguluyor.
Türkiye’nin küresel organizasyonlardaki görevlerde bölgede aktif rol aldığı belirtilirken, “Türkiye, özellikle bölge ülkelerinin Avrupa-Atlantik özlemlerine verdiği destek nedeniyle, AB'nin Batı Balkanlar'a olan stratejik ilgisi için hayati öneme sahip olmaya devam ediyor. İç politika Ankara'nın dış politika seyrinde bazı değişimlere yol açmış olsa bile, Türkiye stratejik, askeri ve bölgesel konularda tutarlı bir yaklaşımı büyük ölçüde korumuştur. Türkiye, Batı Balkanlar'da dengeleyici bir güç olarak hareket ederek, ortak kültür, din ve tarihe veya ekonomik ve güvenlik çıkarlarına dayalı olarak bölgenin tüm ülkeleriyle ortak bir zemin aramaktadır. Bu nedenle bu bölüm, Türkiye'nin bölge için bir tehdit olmaktan çok bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini savunmaktadır. Türkiye, AB açısından küresel ilişkilerde öngörülemeyen bir müttefik olsa da, Batı Balkanlar'a yaklaşımı daha basit. Ankara, bölgenin Avrupa-Atlantik entegrasyonunu, barış ve istikrarını ve bölgesel işbirliğini sürekli olarak destekledi” ifadeleri kullanıldı.
“Ekonomik İlişkiler Kilit Rolde"
Yazar, Türkiye’nin Balkanlarda stratejik ekonomik ilişkiler kurduğunu belirtirken, “Ekonomik ilişkiler, Türkiye'nin bölgedeki diplomatik angajmanının kilit bir ayağını oluşturmaktadır. Türkiye, altyapı, bankacılık ve imalat gibi hayati sektörleri kapsayacak şekilde ticaretin ötesine genişleyen güçlü bir ekonomik varlık oluşturmuştur. Türkiye'nin artan yatırımlarına rağmen AB, bölgedeki açık ara baskın ekonomik oyuncu olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verdi.
Türkiye’nin, az gelişmiş ağlara sahip ülkelerde altyapı gelişimine yatırım yapmaya odaklandığını ileri süren Bojana Zoric, Türk şirketlerin alt yapı ve ulaşım projelerinden de örnekler veriyor. Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı’nın (TİKA) bölgedeki yardımları da yazıda detaylarıyla yer alırken, “2021'de Bosna Hersek, TİKA'nın dünya çapındaki en iyi 10 yararlanıcısı arasında yer aldı. Geliştirme projeleri, Üsküp'teki Devlet Televizyonu MTV4 stüdyosuna destek, donatım ve montaj dahil olmak üzere çeşitli alanları kapsıyor. İdari ve Emniyet Müdürlüğü ofisleri, Gündüz Bakım Merkezi’ndeki konuşma ve dil terapisi, Hapishane’de verimlilik artıran projeler…” ayrıntıları aktarılıyor.
“THY, İstanbul'un Avantajını Kullanıyor"
Türkiye’nin küresel ekonomiye daha derinden entegre olmayı ve ekonomik büyümeyi teşvik etmeyi amaçladığı yollardan birini havacılık endüstrisi olarak gösteren Yazar, “Ulusal havayolları, yumuşak güç ve kamu diplomasisi araçları olarak hizmet edebilir, bir ülkenin imajını teşvik edebilir ve ülke ile olumlu uluslararası ilişkileri teşvik edebilir. İstanbul, Balkanlar da dahil olmak üzere Doğu ve Batı pazarlarından yararlanmak için coğrafi olarak iyi bir konumdadır. Türk Hava Yolları, tüm Batı Balkan başkentlerine geniş bir direkt uçuş ağı sağlamada öncülük ediyor” vurgusunu yaptı.
Araştırma analiz yazısında, çeşitli karşılaştırmalara da yer verilirken, “THY, Belgrad'a en sık hizmeti sunmaktadır. Türkiye'nin düşük maliyetli havayolu şirketi ayrıca tüm Batı Balkan başkentlerine haftalık uçuşlar gerçekleştiriyor; Tiran ve Saraybosna'ya 11, Priştine ve Üsküp'e 8, Podgorica'ya 7 ve Belgrad'a 4 uçuş. Karşılaştırma için, Avrupalı taşıyıcılar arasında yalnızca Avusturyalı Havayolları tüm Batı Balkan başkentlerine direkt uçuşlar gerçekleştirmektedir. Ancak Türkiye'nin bölgeye yönelik yatırım ve kalkınma planları, yükselen enflasyon ve zayıflayan para birimi nedeniyle raydan çıkabilir. Ekonomik durum iki yıkıcı deprem tarafından daha da gerildi. Enflasyonun neredeyse % 65'e yükselmesi ve 2024 Haziran ortasına kadar zirveye ulaşması bekleniyor ve bu da Türkiye'nin halihazırda kırılgan olan makro-mali durumuna baskı oluşturuyor” bilgilerine yer verildi.
“Siyasi ve Güvenlik Seçimlerinin İpinde Yürümek"
Türkiye’nin her Batı Balkan ülkesiyle yakın ikili ilişkiler sürdürdüğünü ve bu ilişkileri ülkelerin özel ihtiyaç ile koşullarına göre sürdürdüğünü kaydeden araştırmacı, “Türkiye, bağımsızlığını ilan etmesinin ardından Kosova'yı tanıyan ilk ülkelerden biri olan Kuzey Makedonya'yı anayasal adıyla tanıyan ilk devletti ve Kosova'nın uluslararası tanınırlığı sağlama çabalarını desteklemeye devam ediyor. 2000'li yıllarda Ankara, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (SEECP), Bölgesel işbirliği Konseyi, Barış Uygulama Konseyi ve daha fazla istikrarı teşvik etmeyi amaçlayan Güneydoğu Avrupa İşbirliği Girişimi gibi bölgesel girişimleri savunmak için NATO üyesi, bölge lideri ve AB ortağı konumundan yararlandı. Türkiye zamanla NATO, AB ve BM barış misyonlarına katılımını arttırmış ve Batı Balkanlar ile askeri işbirliğini geliştirmeye devam etmiştir. Türkiye, Ekim 2023'te Kosova'da NATO önderliğindeki KFOR barış Gücü'nün komutasını ilk kez bir yıllığına üstlendi” yorumunu paylaştı.
"TB2 Bayraktar, Diplomasi de Etkili"
Yazının Balkanlar bölümünde Türkiye’nin Kosova üzerindeki sürtüşmeler dolayısıyla Sırbistan ile ilişkilerinde engeller bulunduğu kaydedilirken, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vučić ile olan iyi kişisel ilişkileri göz önüne alındığında, Belgrad ile daha yakın ilişkiler geliştirmeye hevesli görünüyor. Türkiye, KFOR'un komutasını devraldıktan hemen sonra, Türk ve Sırp savunma bakanları Belgrad'da bir araya geldi ve Sırbistan, Türkiye'den Kosova'daki Sırpları koruyacağına dair güvence istedi. Kosova meselesi, Belgrad ile güvenlik ve askeri alanlarda karşılıklı ilişkilerin ve işbirliğinin geliştirilmesine engel teşkil ediyor gibi görünüyor. Örneğin, Sırbistan nihayetinde planlanan satın almayı iptal etti. 1998 anlaşması uyarınca, Türk donanması Arnavutluk deniz üssü Paşa Liman'ı (Avlonya) kullanma hakkına sahiptir” yorumuna yer verildi. Türkiye’nin Bayraktar TB2 İnsansız Hava Araçlarının da diplomasi de önemli etkisi bulunduğu kaydedilirken, “Türkiye’nin son teknoloji İnsansız Hava Aracı ihracatçısı olarak konumu, yalnızca Balkanlar’daki değil, AB ve ABD’deki diplomatik konumunu da güçlendirmektedir. Bölge söz konusu olduğunda Türkiye, herhangi bir ülkeye kayırmacılık göstermeden işbirliği fırsatlarını teşvik ederek güvenlik işbirliğinde aktif rol oynamaya devam edecektir” ifadeleri de tespitler arasında yer aldı.
“Devlet Odaklı Kamu Diplomasisi"
Türkiye’nin Balkanlar’daki faaliyetleriyle ilgili bölümde oldukça detaylı bilgilere yer verilmeye devam ediliyor:
“Türkiye, Batı Balkanlar'da geniş bir eğitim ve kültür kurumları, araştırma enstitüleri ve dil merkezleri ağı kurmuştur. Bunların en önemlileri TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve FETÖ Terör Örgütü’ne bağlı yurtdışı okulların kontrolünü ele geçirmek amacıyla kurulan Maarif Vakfı'dır. Uluslararası Balkan Üniversitesi (Üsküp), Üniversite olmak üzere üç Türk devlet destekli üniversite de bulunmaktadır. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB), hem lisans hem de yüksek lisans (yüksek lisans ve doktora) öğrencileri için rekabetçi kısa ve uzun vadeli burs programları (Türkiye Bursları) sunmaktadır. 2022'de verilen tüm bursların yüzde 13'ü Balkanlardan gelen öğrencilere verildi ve bu da onu Orta Asya ve Güney Kafkasya'dan sonra dördüncü en büyük yararlanıcı yaptı. Bu, 2022'de Balkanlar'dan gelen öğrencilere sunulan yaklaşık 560 burs anlamına geliyor.
"AA, TRT ve Diziler Bölgede Etkili"
Medya varlığı açısından Anadolu Ajansı, Saraybosna ve Üsküp'te beş dilde (Arnavutça, Boşnakça, Hırvatça, Makedonca ve Sırpça) yayın yapan bölge ofisleri ile bölgedeki Türk yumuşak gücünün kilit bir aracıdır. 2015 Yılında kurulduğundan bu yana Üsküp ofis, Arnavutça dilinde 152.000'den fazla haber makalesi, 57.000 fotoğraf ve 33.000 videonun yanı sıra Makedonca dilinde 95.000 haber makalesi, 31.000 fotoğraf ve 21.000 video yayınladı.
2022 Yılında başlatılan Türk Radyosu ve Televizyon İşbirliği (TRT) Balkanlar, Saraybosna'daki bir bölge ofisi ile Üsküp'ten yayın yapıyor. İnstagram, YouTube, TikTok, X, Facebook kanalları dahil olmak üzere birçok dilde geniş bir içerik yelpazesiyle TRT Balkanlar, Balkanlar ve Balkan diasporasından 30 milyondan fazla izleyiciyi hedefliyor. Bu, TRT World, TRT Arabi, TRT Rusça, TRT Deutsch, TRT Français ve TRT Afrika'yı da içeren Ankara merkezli TRT ağının yedinci uluslararası iştirakidir. Türk pembe dizilerinin Balkanlar'daki artan popülaritesi, Ankara'ya bölgedeki yumuşak gücünü uygulamak için başka bir araç sağlıyor. 1990'larda ve 2000'lerin başında popüler olan Latin Amerika televizyonlarından devralınan bu dramalar, paylaşılan kültürel ve dilsel unsurlar nedeniyle Balkan izleyicileriyle rezonansa giriyor.
İngilizce konuşulmayan ülkelere yapılan dizi ihracatında dünya lideri olan Türkiye, ABD ve İngiltere'den sonra dünya çapında üçüncü sırada yer alıyor ve 152 ülkede 750 milyon izleyici kitlesine ulaşıyor. Türk TV şovları, çeşitli ülkelerde bölüm başına geliri 280.000 € ile 650.000 € arasında değişen kazançlı karlar elde ediyor (10). Türk pembe dizilerinde geleneksel ataerkil aile yapılarının tasviri, toplumların geleneksel ve liberal (Avrupalı) değerler arasında geçiş yaptığı Balkanlar'da alıcı bir izleyici kitlesi buluyor.”
“Din, Balkanlarda da Ortak Nokta"
Türkiye’nin Balkan ülkeleri ile dini ve kültürel benzerlikleri de avantaj olarak kullandığı belirtilen analizde, “Dini ve kültürel benzerlikler, Türkiye ile ağırlıklı olarak bölgedeki Müslüman ülkeler arasında daha derin siyasi ve ekonomik bağların kurulmasında rol oynamıştır. Din, devletlerin resmi ideolojisi ve kimliği üzerinde köklü değişiklikler yapma, böylece güç dinamiklerini hem yurt içinde hem de yurt dışında dönüştürme kapasitesine sahiptir. Türkiye'nin Diyanet İşleri Başkanlığı Diyanet, ulusötesi devlet diplomasisinin bir aracı olarak hareket ederek İslam'ın resmi olarak onaylanmış bir versiyonunu teşvik ediyor ve İslami Türk ulusal kimliği kavramına meşruiyet kazandırıyor. Diyanet'in Belgrad hariç tüm Batı Balkan başkentlerinde ofisleri bulunmaktadır” ifadeleri yer alıyor.
“Türkiye, Radikal İslam Gruplarına Karşı Tampon"
Türkiye’nin bölgede ‘Radikal İslam’ olarak nitelenen Vehhabilere karşı bir tampon görevi gördüğünün analizi de önemli bir farkındalık olarak araştırmada yer alan noktalar arasında. Bu bölümde, “Türkiye, kendi daha radikal İslam yorumunu yayan Suudi Arabistan ve İran gibi diğer bölgesel oyuncuların rekabetiyle karşı karşıya. Bu, 'islam dünyası' üzerindeki küresel hakimiyet için daha geniş bir mücadelenin parçasıdır. Suudi Arabistan, Vahhabi yardım ağlarının varlığı nedeniyle Bosna-Hersek'te etkisi artan Vahhabilik'i (Sünni islam İçinde aşırı muhafazakar ve aşırılık yanlısı bir dini hareket) destekliyor. 2000 yılında Suudi Arabistan, o zamanlar Balkanlar'ın en büyük camilerinden biri olan Kral Fahd Camii'ni inşa etti; buna karşılık Türkiye, halen yapım aşamasında olan ve 5.000 müslümana ev sahipliği yapacak olan Tiran Ulu Camii'ni (Namazgah Camii) üstlendi. İran ise İbn Sina Enstitüsü aracılığıyla Saraybosna Üniversitesi İslami Araştırmalar Fakültesi ile yakın ilişkiler geliştiriyor. İslam'ın bu radikal yorumlarının çekici olması muhtemel değildir, ancak bölgede ılımlı islami inançlar hakim olmaya devam ettikçe” tespitleri bulunuyor.
“Türkiye, Balkanlarda AB İçin Kilit Ortak Olarak Önemli"
Türkiye’nin Batı Balkanlar’da son 20 yılda önemli bir dönüşüm geçirdiği vurgulanan yazıda Avrupa Birliği’nin Türkiye’nin bölgedeki etkisinden yararlanması tavsiyesinde bulunuluyor. Yazar, “2000'li yılların başında Türkiye, Avrupalılaşma yolunda adımlar attı. Bunu, Türkiye'nin bölgesel nüfuzunu genişletmeye odaklanan 'stratejik derinlik' dış politika doktrininin ön plana çıktığı bir dönem izledi. Türkiye'nin bölgedeki stratejik çıkarlarını sürdürmede AB için kilit bir ortak olarak rolü önemli. Bu, Ankara'nın Avrupa-Atlantik entegrasyonu ve bölgesel işbirliğine verdiği sarsılmaz destekten kaynaklanıyor, Türkiye, her Batı Balkan ülkesinin özel koşullarını ele almak için diplomatik cephaneliğindeki araçları kullanarak bölgesel bir güç komisyoncusu rolünü ustaca kullanıyor. Batı Balkanlar'da AB-Türkiye işbirliğinin geleceği hassas bir dengeleme eylemine bağlıdır. Her iki taraf da, mevcut anlaşmazlıkları kabul ederken, Avrupa-Atlantik entegrasyonu gibi ortak hedefleri ilerletmek için Türkiye'nin bölgedeki etkisinden yararlanmalıdır. Aynı zamanda Türkiye'nin, Avrupa Atlantik entegrasyonu ve bölgesel işbirliğinin ötesine uzanan diğer alanlarda da sürekli bağlılık göstermesi gerekmektedir. Nihayetinde, ileriye giden yol, daha geniş jeopolitik gelişmelere ve Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinin genel durumuna bağlı olup, diplomasinin Batı Balkanlar'ın karmaşık siyasi peyzajındaki önemli rolünün altını çizmektedir” tespitini paylaşıyor.