top of page

AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü: “Türkiye'nin Küresel Etkisi Artıyor” (6)

Sonuç: AB Türkiye’nin Gücünü Kullanmanın Yolunu Araştırmalı”

 

HARBİ STRATEJİ – AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü Analizi

(VE SON!)

 

AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (EUISS) Türkiye’nin küresel etkisini arttığını belirterek, faaliyetlerin detaylarına yer verilen 56 sayfalık bir inceleme yayınladı. Araştırmanın sonuç ve öneriler bölümünde Türkiye’nin Balkanlar, Güney Kafkasya, Afrika ve Orta Doğu için köprü olduğu vurgulanırken, “Avrupa Birliği bu yumuşak gücü kullanmanın çeşitli yollarını araştırabilir” önerisi paylaşıldı.

 


Avrupa Birliği’nin (AB) ‘AB’de ortak bir güvenlik kültürünün teşvik edilmesi, Ortak Dış ve Güvenlik Politikasının (CFSP) geliştirilmesine ve projelendirilmesine yardımcı olma, AB dış politikasının taslağının hazırlanmasını ve projeksiyonunu desteklemek ile Avrupa içinde ve dışında güvenlik stratejisine ilişkin tartışmalara katkıda bulunma amacıyla kurduğu AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (EUISS) Türkiye ve Bölgesel işbirliklerini inceleyen geniş bir analiz yayınladı.


Temel misyonu, AB politikasının formüle edilmesine yardımcı olmak için analiz sağlamak ve tartışma forumları düzenlemek olan enstitü, bu misyonu yerine getirirken aynı zamanda Avrupalı ​​uzmanlar ve her seviyedeki karar vericiler arasında bir arayüz görevi de görüyor. Enstitünün “Türkiye’nin Küresel Etkisi Artıyor” başlıklı raporunda Türkiye’nin izlediği diplomasi ve dış politikadan övgüyle söz ediliyor.

 

Raporun “Bölgesel işbirliğine yönelik bir rotanın çizilmesi” başlıklı sonuç bölümünde, “AB ile Türkiye arasındaki ilişki, hem işbirliği hem de gerginlikle işaretlenmiş karmaşık bir ilişkidir. Her iki tarafın da Doğu Akdeniz'deki tırmanan dinamikleri durdurma çabaları, Haziran 2021 tarihli Avrupa Komisyonu sonuçlarında belirtildiği gibi sürdürülmüştür ve devam etmelidir. Türkiye'nin Balkanlar, Güney Kafkasya, Afrika ve Orta Doğu'daki artan etkisi, her iki tarafın da ortak zemine yeniden odaklanması ve stratejik bir ortaklık kurması için bir fırsat sunuyor. Daha geniş jeopolitik değişimler de böyle bir ortaklığı AB için giderek daha önemli hale getiriyor. Bu bölüm, AB'nin bu gelişmekte olan manzarada gezinmesi için Türkiye'nin güçlü yönlerinden yararlanırken potansiyel sürtüşme alanlarını ele alması için politika önerilerini özetlemektedir. Güçlü yanlarından yararlanan Türkiye, raporda özetlenen Balkanlar, Güney Kafkasya, Afrika ve Orta Doğu’daki bölgelerdeki ülkelerle köprüler kurmasını sağlayan önemli bir yumuşak güce sahiptir. AB, bölgesel istikrarı ve kültürel alışverişi teşvik etmek için bu yumuşak gücü kullanmanın çeşitli yollarını araştırabilir” tavsiyesinde bulunuldu.


1.     AB – TÜRKİYE KALKINMA İŞBİRLİĞİ TEŞVİK EDİLMELİ

İşbirliği başlıklarının ilki ‘Kalkınma İşbirliği’ olarak önerilirken, ‘AB-Türkiye Kalkınba Köprüsü’ oluşumu kurulması tavsiye edildi. Avrupa Birliği ile Türkiye arasında kilit alanlarda işbirliklerinin devam etmesi gerektiğine değinilirken, “AB-Türkiye Kalkınma Köprüsü AB ve Türkiye, kalkınma projelerinde önemli kaynaklara ve uzmanlığa sahiptir. Altyapı, eğitim ve sağlık projeleri için ortak bir temel oluşturarak bölgesel etkilerini en üst düzeye çıkarabilirler. Böyle bir vakıf, hedeflerini, yönetişim yapısını ve finansman modelini özetleyen net bir misyon beyanı gerektirecektir. Örneğin, ‘AB-Türkiye Kalkınma Köprüsü’ (ÖTB Köprüsü) olarak adlandırılabilecek vakfın, AB, Türkiye ve potansiyel olarak diğer bölgesel paydaşlardan temsilcilerden oluşan bir yönetim kurulu olabilir. Finansman, AB bütçesi, Türkiye'nin ulusal bütçesi, uluslararası finans kuruluşları ve özel sektör dahil olmak üzere çeşitli kaynaklardan gelebilir. Bu işbirlikçi yaklaşım, araştırma ve geliştirmeyi teşvik edecek ve nihayetinde bölgesel istikrarı teşvik edecektir. Bağlantı, dijitalleşme, enerji, ulaşım ve Yeşil Anlaşma gibi kilit alanlarda kamu ve özel sektör yatırımlarını hızlandırmak için Türkiye Yatırım Platformu kapsamındaki sözleşmelerin imzalanmasına öncelik verilmelidir. Bu, Avrupa ve uluslararası finans kurumlarıyla yakın işbirliği gerektirir. Bu bağlamda, Avrupa Yatırım Bankası'nın Türkiye'deki tüm faaliyetlerine devam etmesi teşvik edilmelidir” yorumu yapıldı.


2.     AB – TÜRKİYE ‘ARABULUCU’ OLARAK KRİZLERE ÇÖZÜM BULABİLİR

AB-Türkiye ilişkilerinde ikinci işbirliği alanı ise ‘Arabuluculuk’ olarak yer aldı. Türkiye’nin etkili olduğu bölgelerdeki diplomatik çabalarının tanınmayı ve takdiri hak ettiği belirtilirken, “AB, çatışma çözme girişimlerinde ortak çabalara olanak tanıyan bir diyalog platformu kurarak bunun üzerine inşa edebilir. Bu, bölgesel güvenlik sorunlarına daha işbirliğine dayalı bir yaklaşımı teşvik edecektir. Örneğin, her iki taraf da AB-Türkiye ortak çatışma çözümü çabaları için resmi bir çerçeve oluşturabilir. Bu çerçeve iki biçimden birini alabilir: 1. Her iki tarafın diplomatik hizmet temsilcilerinden ve çatışma çözümü uzmanlarından oluşan özel bir 'AB-Türkiye Çatışma Çözümü Görev Gücü'; 2. Belirli bölgesel çatışmalara odaklanacak 'Tematik Çalışma Grupları', örneğin bir 'Güney Kafkasya Çalışma Grubu' veya bir 'Sahel Çalışma Grubu'. Daha koordineli bir AB-Türkiye yaklaşımı, kritik bölgelerdeki çatışmaların tırmandırılmasına ve çözülmesine katkıda bulunabilir. Böyle bir girişim, AB'nin mali kaynaklarını Türkiye'nin bölgesel etkisi ve maksimum etki için bağlantıları ile birleştirecektir” denildi.


3.     POTANSİYEL SÜRTÜŞME ALANLARINI ELE ALMAK:

AB – Türkiye ilişkilerindeki işbirliği önerilerindeki ‘Potansiyel Sürtüşme Alanlarını Ele Almak’ başlığı altında ise, “Başarılı bir ortaklık geliştirmek için AB ve Türkiye'nin potansiyel sürtüşme alanlarını kabul etmesi ve bunları yapıcı bir şekilde yönlendirmesi gerekir. Bu, özellikle insani yardım ve kalkınma alanında işbirliğini hızlandırmanın yanı sıra Türkiye'nin AB faaliyetlerini katılım sorununu yönetmekle ilgilidir” ifadesi yer aldı.


4.     AB-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNDE YENİ BİR ROTANIN ÇİZİLMESİ:

AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü, AB-Türkiye ilişkilerinde Türkiye’nin birliğe katılımı noktasından öte iletişim kanallarının açık tutulması tavsiyesinde bulunuldu. Raporda bu bölüm şu tavsiyelerle yer aldı:


 “Türkiye'nin AB'ye katılma konusundaki uzun süredir devam eden hedefini açıkça kabul etmek, mevcut oyun durumu hakkında gerçekçi beklentiler belirlerken, AB’de Türkiye'nin stratejik hedeflerine saygı gösterecektir. Bu, katılımı ilişkinin tek ayağı haline getirmekten kaçınır ve daha esnek bir ortaklık modeline olanak tanır. Siyasetin ötesinde, daha iyi yardım: ‘AB-Türkiye İşbirliğinin Ortak Çabaları’, insani yardım sunumunun verimliliğini ve şeffaflığını önemli ölçüde artırabilir. AB ve Türkiye, yardımın siyasallaştırılmasıyla ilgili endişeleri gidermek ve yardımın en çok ihtiyacı olanlara ulaşmasını sağlamak için protokoller oluşturabilir. Bu işbirliği, insani ihtiyaçlar hakkında kapsamlı bir anlayış kazanmak ve çabaların tekrarlanmasını önlemek için krizden etkilenen bölgelerde ortak ihtiyaç değerlendirmeleri yapılmasını içerebilir. AB ve Türkiye masaya tamamlayıcı güçler getiriyor. AB, lojistik ve koordinasyon konusunda mali kaynaklar ve uzmanlık sağlayabilirken, Türkiye coğrafi yakınlığını ve kültürel anlayışını belirli alanlara erişimi kolaylaştırmak ve Körfez Ülkeleri gibi daha yakın ortaklarını önemli mali kaynaklarından yararlanmaya ikna etmek için kullanabilir. Son olarak, insani yardımın siyasallaştırılması konusunu ele almak için hem AB hem de Türkiye, insani yardımın sağlanmasında tarafsızlık, tarafsızlık ve bağımsızlığı sağlayacak protokoller geliştirebilir.”

 

5.     STRATEJİK DİYALOĞU TEŞVİK ETMEK:

Türkiye ile AB arasında stratejik diyaloğun sürekliliğinin sağlanması tavsiye edilirken,  siyasi diyaloğun artırılması ve işbirliği için şu önerilerde bulunuldu:

 

“Düzenli ve açık iletişim, güven oluşturmak ve karmaşık zorlukların üstesinden gelmek için çok önemlidir. Bunu başarmanın bazı yolları aşağıda özetlenmiştir. Düzenli istişareler Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetleri nedeniyle AB-Türkiye Ekonomi, Enerji ve Ulaştırma Üst Düzey Diyaloglarının 2019'da askıya alınması tersine çevrilmelidir. Bu üst düzey toplantılar, AB ve Türkiye'yi karşılıklı olarak ilgilendiren bölgesel gelişmeleri tartışmak için kritik forumlar görevi görmektedir. Yeniden başlamalarını, Ortaklık Konseyi'nin yeniden toplanması ve bakanlar düzeyinde üst düzey ‘Siyasi Diyalog’ takip etmelidir. Bu diyalogların eski haline getirilmesi, işbirliğine dayalı problem çözmeyi kolaylaştırarak daha şeffaf ve iyi işleyen bir ilişkiye katkıda bulunacaktır. Ayrıca, hem AB hem de Türkiye, iklim değişikliği, halk sağlığı, göç ve güvenlik, tarım, araştırma ve inovasyon konularında sektörel üst düzey diyaloglar düzenlemeye çalışmalıdır. Ortak analiz ve tehdit değerlendirmeleri terörizm, aşırılıkçılık ve bölgesel istikrarsızlıkla ilgili tehdit değerlendirmeleri hakkında bilgi paylaşımı ve işbirliği çok önemlidir. Bu, potansiyel tehditlerin beklenmesini ve azaltılmasını sağlayarak bölgesel güvenliği güçlendirir. Bu amaçla, her iki aktör de dış politika ve bölgesel konularda daha yapılandırılmış ve düzenli diyaloglar yürütmeyi kabul etmelidir. Bir yaklaşım, Türkiye Dışişleri Bakanı’na, geniş işbirliği alanlarının ötesinde belirli bölgesel zorlukları ele alan AB Dışişleri Bakanları’nın ilgili gayrı resmi toplantılarına katılma davetini genişletmeyi içerebilir. AB ve Türkiye, belirli sektörlerin ihtiyaçlarına göre uyarlanmış stratejiler uygulayarak bölgesel zorluklar üzerinde işbirliği yapabilir.”

 

6.     BÖLGESEL İŞBİRLİĞİ ÇERÇEVELERİNE YATIRIM YAPMAK:

Türkiye, Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci (SEECP) de  dahil olmak üzere bölgesel işbirliği çerçevelerine daha fazla siyasi sermaye yatırımı yaparak bölgeyi destekleyebilir. Ankara, tüm ülkelerle dengeli bir yaklaşımı ve stratejik bir Avrupa-Atlantik duruşunu sürdürerek, etkisini daha yakın bölgesel işbirliğini savunmak için kullanabilir ve sonuçta Batı Balkan ülkeleri için AB entegrasyonunu hızlandırabilir.

 

7.     AFET YÖNETİMİNDE UZMANLIKTAN YARARLANMA:

AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (EUISS), Türkiye'nin afet yönetimi ve çevre koruma alanındaki deneyimi bölgesel işbirliği için değerli olabileceğine vurgu yaparak, “Uzmanlığı ve en iyi uygulamaları paylaşmak, bu kritik alanlarda bölgesel dayanıklılığı güçlendirir” tavsiyesinde bulundu.

 

8.     DİYALOĞU TEŞVİK ETMEK:

Türkiye’nin Balkanlardaki AB üyesi veya üye adayı ülkeler arasındaki problemlerin çözümünde de aktif rol oynayabileceği kaydedilen raporda, “Türkiye, hem Belgrad'ı hem de Priştine'yi mevcut iletişim hatlarından vazgeçmemeye ve bunun yerine küçük ama önemli teknik ilerlemelere odaklanmaya teşvik ederek güvenliğin daha da tırmanmasını önlemede yapıcı bir rol oynayabilir. Türkiye'nin hem Belgrad hem de Priştine karşısındaki dengeli ve temkinli duruşu, AB'nin sık sık eleştirilen ‘yukarıdan aşağıya’ yaklaşımının aksine, her iki tarafın da eşit derecede dahil hissettiği diyaloğa daha kapsayıcı bir 'aşağıdan yukarıya' yaklaşıma olanak tanıyor” vurgusuna yer veriliyor.

 

9.     AŞIRILIĞA KARŞI MÜCADELE:

Türkiye’nin Sünni İslam İnancı’nın önemine vurgu yapılan raporda, “Türkiye, İslami aşırılığın (terör ve islamafobi) azaltılmasına katkıda bulunabilir. Suudi Arabistan ve İran gibi aktörlerin aksine Türkiye, Balkanlar'daki Sünni Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu tarihi mirası, ekonomik gücü, stratejik ve siyasi etkisi nedeniyle benzersiz bir avantaja sahiptir. Bu avantaj, rakip oyuncular tarafından yayılan ve aşırılık içeren Şii İslam'ın çekiciliğine karşı koymak için kullanılabilir. Özellikle kırsal ve yoksul topluluklarda aşırılık yanlısı anlatılara karşı koymak için gençlerin güçlendirilmesi, sosyal uyum ve sosyal yardım programlarına odaklanan AB / Türkiye toplum temelli ortak bir girişim, bunu başarmak için güçlü bir araç olabilir” ifadeleri yer aldı.

 

10.  GÜNEY KAFKASYA’DA TIRMANMAYI CAYDIRMAK:

AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (EUISS) Raporu’nda Türkiye’nin Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki arabuluculuk rolüne de dikkat çekilerek, “AB, Ermenistan-Azerbaycan çatışmasının daha da tırmanmasını önlemenin önemini Türkiye'ye yansıtabilir ve Ankara'nın bu tırmanmayı caydırmada oynayabileceği yapıcı rolü vurgulayabilir” denildi.

 

11.  BARIŞI VE BAĞLANABİLİRLİĞİ TEŞVİK ETMEK:

Avrupa Birliği’nin Türkiye ile Kafkaslarda kapsamlı bir barış anlaşmasını destekleme noktasında işbirliği yapabileceği belirtilirken, ‘Böyle bir işbirliği, ilişkilerin normalleşmesine, sınırların açılmasına ve bölgedeki bağlantı projelerinin kolaylaştırılmasına yol açabilir. Orta Koridor altındaki bağlantının iyileştirilmesi için uluslararası garantiler, krediler ve teknik yardım (Syunik karayolu ve demiryolu dahil, potansiyel olarak Kars-Erivan demiryolunun yeniden açılması dahil) bu cephedeki ilerlemeyi teşvik edebilir” yorumu yapıldı.

 

12.  GÜNEY KAFKASYA’DA DENGELİ BÖLGESEL DÜZEN:

Türkiye’nin Güney Kafkasya'da Rusya ile doğrudan çatışmadan kaçınma stratejisini kabul ederken, AB’nin burada Rus hakimiyetinin bölgesel istikrarsızlığa yol açabileceği potansiyel riskleri Türkiye ile dengeleyebileceği kaydediliyor ve ekleniyor: “Daha dengeli bir bölgesel düzen, ilgili tüm taraflara fayda sağlayacaktır.”

 

13.   MENA/KÖRFEZ BÖLGESİNDE İŞBİRLİĞİ:

Avrupa Birliği’nin MENA/Körfez bölgesindeki insani ve kültürel çalışmaları güçlendirmek için ortak hareket edebileceği önerisi yapılırken, “Türkiye'nin modelinde örneklendiği gibi acil yardım, altyapı geliştirme ve beşeri sermaye yatırımını birleştirerek daha sürdürülebilir bir etki oluşturulabilir. Eğitim, sağlık, mesleki eğitim, kültürel değişim programları ve miras koruma projelerine odaklanan ortak girişimler üzerinde işbirliği, her iki tarafın da yumuşak güç diplomasisindeki güçlü yanlarını ortaya çıkaracak ve sergileyecektir. AB, Şubat 2023 depreminde karşılaşılan zorlukların gösterdiği gibi, yardım çabalarının etkisini artırmak için projeleri birlikte finanse edebilir ve uzmanlık sağlayabilir, ayrıca afet yönetimi yeteneklerini geliştirmede Türkiye'ye uzmanlık ve destek sunabilir” değerlendirmesi paylaşıldı.

 

14.  DİYALOĞU VE ARABULUCULUĞU KOLAYLAŞTIRMAK:

Türkiye ile AB’nin MENA/Körfez bölgesindeki anlaşmazlıklarda öncü rol oynayabileceği belirtilirken, “AB, Türkiye'yi MENA bölgesindeki diyaloğu kolaylaştırmak ve çatışmalara aracılık etmek için artan etkisinden yararlanmaya teşvik edebilir. Türkiye'nin aynı zamanda Finlandiya ile birlikte BM bünyesindeki Arabuluculuk Dostları Girişimi'nin kurucu ortağı olduğu göz önüne alındığında, AB arabuluculuk ve barış inşası girişimleri için kaynak ve uzmanlık sağlayarak bu çabaları destekleyebilir. AB ayrıca Libya, Suriye veya Gazze'de istikrarı teşvik etmek gibi karşılıklı çıkarları paylaştıkları alanlarda diplomatik çabalar konusunda Türkiye ile güçlerini birleştirebilir” denildi.

 

15.  BÖLGESEL EKONOMİK ENTEGRASYONUN ARTIRILMASI:

Türkiye – AB ilişkilerinin düzene girmesi halinde AB ile Türkiye’nin MENA ülkeleriyle ekonomik ortaklıklar ve ticaret anlaşmalar konusunda işbirliklerine gidebileceği belirtildi. Ayrıca bölgesel ve jeopolitik anlamda orta altyapı projelerinin ve bilgi paylaşımının teşvik edilmesiyle bölgesel ekonomik entegrasyonun artacağı vurgulandı.

 

16.  BÖLGESEL GÜVENLİĞİN ELE ALINMASI:

Türkiye ve AB arasında, MENA bölgesinde enerji güvenliği ve kaynak yönetimine kapsamlı ve bütüncül bir yaklaşım geliştirmek için işbirliği yapılabileceği ifade edilirken, “Bu, yenilenebilir enerji çözümlerini teşvik etmeyi ve su kaynakları yönetimi konusunda işbirliğini teşvik etmeyi içerebilir. Türkiye'nin çatışma bölgelerine yakın bir NATO üyesi olarak benzersiz konumu ve mülteci akışlarını yönetme ve terörle mücadele konusundaki deneyimi göz önüne alındığında, AB bu ortak güvenlik zorluklarının üstesinden gelmek için ortak çabaları destekleyebilir” yorumuna yer verildi.

 

17.  AFRİKA’DAKİ BAŞARILI MODELLERDEN ÖĞRENME:

AB ülkelerinin Türkiye’nin Sahra altı Afrika’daki başarılarından değerli dersler çıkarabileceği dile getirilirken, “Büyük ölçekli altyapı projelerini okullar ve hastaneler gibi sosyal girişimlerle birleştirmek, daha sürdürülebilir ve etkili bir kalkınma stratejisi oluşturur”  tavsiyesi yer aldı.

 

18.  BÖLGESEL BÜYÜMEYE YATIRIM YAPMAK:

Türkiye ile AB ülkelerinin bölgesel Merkezlerde benzeri projelerde güç birliği yapmasının bölgeye daha fazla yatırım çekebileceği yorumunda, “Afrika içi ticareti teşvik edebilir ve iş alanları oluşturma ve elektriğe erişim gibi acil ihtiyaçlar karşılanabilir. Bölgesel bağlantı konusundaki bu tutum, Afrika'nın ekonomik kalkınmasına önemli ölçüde katkıda bulunabilir” denildi.

 

19.  AB-AFRİKA ORTAKLIĞININ GÜÇLENDİRİLMESİ:

Türkiye ile AB arasında özel sektör, şehirler, STK’lar ve diğer temas oluşumlarıyla daha geniş bir paydaş yelpazesinin katılımıyla ‘Afrika Birliği’ ile ortaklıkların geliştirilebileceği tavsiyesine yer verildi. Bu noktada Türkiye’nin istihdam oluşturmayı teşvik etme konusundaki deneyiminin AB Yatırım Bankası Bölge Müdürlükleri yoluyla geliştirilebileceği ve AB özel sektöründen de yararlanılabileceği önerisi sunuldu.

 

20.  YUMUŞAK GÜÇTEN YARARLANMA:

AB’nin Türkiye’nin tecrübelerinden yararlanarak, uzun vadeli ortaklıkları ve karşılıklı anlayışı teşvik ederek yumuşak güç potansiyelinden istifade edebileceği belirtildi.


21.  ORTAK HEDEFLER ÜZERİNDE İŞBİRLİĞİ:

Türkiye ve AB’nin Afrika’da özellikle terörle mücadele, yeşil enerji, iklim değişikliği tedbirleri, barış süreçleri ve güvenlik işbirliği gibi konularda katkı sağlayabileceği yönündeki tavsiyede, ‘Her iki taraf da kıtadaki birbirlerinin hassasiyetlerini zedelemekten kaçınan işbirlikçi bir yaklaşımı sürdürmek için çaba göstermelidir’ yorumuna yer verildi.

 

AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü (EUISS) araştırması, Dalia Ghanem, Pınar Akpınar, Ondrej Ditrych, Rossella Marangio ve Bojana Zorić imzasıyla yayınlandı.




bottom of page